Karanlığı dişleyen köpekler
Çakır kuşları ve bileğime tüneyen gökyüzü
Parazitli bükülmeler beynimi oyan radyo dalgaları
Kuşku hile ispiyon ve mantıksal erozyon
Beni böyle kederden kedere sürükleyen
Kıvrandıran
Bir leşin içinde zavallı bir kurtçuk gibi kıvrandıran
Çemberini çizip ateşini yakıp kuyruğuna zehir pompalayan
Yalanı birbirine karışan karıştıkça sular gibi ılıyan
Sırt sırta iki memleket gibi
Yüzümün her yanına yayılan
Birbirinden hasretle yoklukla ağrıyla ayrılan
Dermansız başımın amansız müptelâsı!
Kaç gecedir halsizim ve kovmuşum dilimdeki suhuleti
Üstelik sipsivri bir sancı
Ve sessizliğinin hallacı
Eğirinmiş ipekler gibi dudaklarımda burkulan
Ve bir bıçak ucu gibi enseme doğru savrulan
O kadim mihrabı acının!
Besbelli böyledir tanrının da bana gazabı!
Sustuk mu başlıyor ılık ılık
Derinleşerek ilerliyor yırtık
Birden soğuk ve karanlık
Asla aynı yöne gidemeyen
İki hergelenin sisli maverasına düşüyor sevdalık
Bir batıyor bir çıkıyor
Bir batıyor bir çıkıyor
Yani ne seninle ne de sensiz cancağızım!
İşte böyle kaç gecedir gözlerimi şilepler sürüklüyor
Ve sen kaç gecedir yek-süvârân
Bembeyaz bir at üstündesin
Ayın üstündesin
Suyun üstündesin
Bakıyorum peşinden,
Rengi mürdüm bir hiçlik kopuyor dalından
Kaç gecedir gözlerimi şilepler sürüklüyor
O şileplerin külhanlarında kuşkular yanıyor
Ayrılık kuyusu da böyle katre katre doluyor
Bir bak hangimiz sıdkından sıyrılıyor
Hızır isen kal
Hazır isen git!