Yoldaşlar!

Ey, ölümü utandıran kardeşlerim!

Siz karanlıkta yürüyenler

Özgürlük ve barış diyenler

İşte buradayız!

Süvarisiz atları gibi denizin dalga dalgayız!

Bundan böyle

Sayacaktır günlerini

Yüreğimizde korkunç yaralar açanlar!

Sabırla bekleyeceğiz

Dağların üstünden sürükleyeceğiz

Kara bulutlarını mavi göklerin

Yorgun değiliz yılgın değiliz

Ne biliyorsak söyleyeceğiz

Diliyiz ahrazların ve körlerin gözü!

Bu yüzdendir zalimlerin korkusu

Gün ağardıkça dağılıyor halkın uykusu!

Şimdi burada

Sevdiklerini gönüllerine gömenler

Siz madenciler!

Petrolün ve kömürün yalazına kurban edilenler!

Ve siz kardeşlerim

Sintinesinde karanlığın fersiz fenersiz gezenler  

Ey liman işçileri ve kızgın tersaneciler!

Ve siz kardeşler

Bozkırdan pamuk

Pamuktan ümit devşirenler

Mor kadifeleri karasevda kesenler  

Ey Overlokçu, reçmeci, son ütücüler

Dişleriyle sömürünün kınnabını çözenler!

Ve siz kıtlığın en eski ırgatları

Aç biilaç yaşamanın üstatları

Yapıcılar

İşçiler köylüler yoldaşlarım

Sormayacak mıyız?

Neden boştur bize gelince mutluluğun ambarları?

Yazamaz bunları

Sözcüklerin kafesinde çırpınanlar

Bunu biz söyleyeceğiz

Hep bir ağızdan

Biz yoldaşlar!

Çünkü biziz ölen

Ve zeytin gibi

Çırpıla çırpıla

Kardeşlik dalından

Dökülüp düşürülen!

Karlı dağlardır içimizde

Acısı ölülerimizin

Öyle ise neden gizli görülecekmiş

Mahkemesi masumiyetin?

Sormayalım mı bunu?

Katil kim?

Bilmeyelim mi?

Cezası ne?

Yoldaşlarım!

Kulak verip dinleyin

Yarım kaldı dallarda cıvıltısı sevdiklerimizin

Onlar ki

Uçup giden kuşlar misali

Dönemeyecekler yuvalarına bir daha

Fakat biz varız

Biz varız yoldaşlarım

Aynı türküyü

Aynı daldan

Aynı göğe haykırmaya!